Camia 217

21 28 Ekim 2022 AİLE Prof. Dr. Muhammet Şevki Aydın egitim@camiahaber.com Pusula Eşe “Fakat”Sız Sevgi Sevgi, insanın temel ihtiyaçlarındandır. İnsan, sevgisiz var olamaz, gelişemez. Maslow’un ihtiyaç sıralamasına göre yeme içme gibi fizyolojik ihtiyaçlar birinci, güven ikinci, sevgi ve benimse(n) me ise üçüncü sırada yer almaktadır. Bebeğin temel gıdası sevgi, benimsenme ve ilgidir. Yaşın ilerlemesi, insanın sevgiye olan ihtiyacını ortadan kaldırmaz; her yaşta insan sevgiye, sevmeye, sevilmeye, benimse(n)meye ihtiyaç duyar. Sevgiden mahrum kalmak, bireyin hayatını zehirler; büyük acı verir. Bu yüzden, sağlıklı bir kişilik gelişimini gerçekleştirebilmek ve mutluluk üretebilmek için her yaştaki bireyin sevgi ihtiyacının tatmin edici düzeyde karşılanması gerekmektedir. Bireyin sevme yetisini geliştirip seven ve sevilen olması konusunda aile, büyük sorumluluk yüklenmiştir. Ailede eğitimin, mutlaka hem sevgi esasına dayanması hem de sevgiyi öğretmesi gerekmektedir. Eşlerin bu sorumluluklarını hakkıyla yerine getirebilmeleri için öncelikle onların her birinin eşini seven ve onun tarafından sevilen konumda olması şarttır. Ancak böylesi eşler, çocuğunun sevgi yeteneğini geliştirmesine kılavuzluk edebilirler. Çünkü onlar hem örnek olurlar hem de eşi üzerinden geliştirdikleri sevgi yetisiyle çocuklarını layıkıyla sevebilirler. Seven ve sevilen eş olmak için kişi, eşinin sevgi ihtiyacını karşılama yükümlülüğünü amasız, fakatsız yerine getirmek durumundadır. Bu bilinci kazanan kişi, eşinde var olduğunu düşündüğü kötü özellik, tutum ve davranışlarını, sevmeye engel etmenler olarak algıla(ya)maz. Esasen eş olarak seçmiş olmak, onu koşulsuz ve içtenlikle sevmek için yeterlidir. Çünkü bu seçim, sıradan bir karar değildir. Kur’an’ın özellikle erkek üzerinden yaptığı nitelemesiyle “çok sağlam ve ağır bir misaktır/ akittir,sözleşmedir.” (Nisa suresi, 4: 20). Bu sözleşmenin yüklediği sorumlulukla kişinin eşine göstereceği sevgi, onun hoşlanmadığı özelliklerini bile hoş karşılamasını sağlar ve sonuçta onların da hayra dönüşmesinin önünü açar, hoşlanmadığı özelliklerin barındırdığı hayırları keşfeder, açığa çıkarır: “Eşiniz olan hanımlarla iyi geçininiz. Şayet onlardan hoşlanmadıysanız, sizin hoşlanmadığınız şeyde Allah pek çok hayır yaratmış olacağı umulur.” (Nisa suresi, 4: 19). Erkek eşler için söylenen bu sözler, kadın için de geçerli mesajlardır. Bu iyimser ve ümitvar edici mesajın yol açtığı bilinç sayesinde kişi, sıkı ilişki içinde olduğu, hayatı paylaştığı eşine karşı sorumluluklarını şevkle, sevgiyle ve rahatlıkla yerine getirerek mutluluk üretebilir. Esasen eş olarak seçmiş olmak, onu koşulsuz ve içtenlikle sevmek için yeterlidir. Çünkü bu seçim, sıradan bir karar değildir. Gelin Kaynana Toprağından Olurmuş Eşinizin annesini tanıdığınızda, ona ne kadar benzediğinizi fark edip ister istemez “Gelin kaynana toprağından olurmuş.” atasözünü hatırladınız mı? Merak etmeyin, bu sadece sizin ailenizde olan bir durum değil hatta sandığınızdan çok daha fazla yaşanıyor. » TUBA ÇAPKIN İngiltere’de bir evlilik sitesi tarafından yapılan ankette, 70 erkek ve kadının partnerlerinin yüzü ebeveynleri ile karşılaştırıldığında erkeklerin eşleri ile anneleri arasında önemli ölçüde benzerlik olduğu gözlemlendi. Buna göre erkeklerin üçte ikisi annelerine benzeyen kadınlarla evleniyor. Ciddi düşünülmeyen birlikteliklerde “anneye benzeme” faktörü devre dışı kalıyor. ANNE OĞUL ARASINDAKİ BAĞ EŞ SEÇİMİNDE ETKİLİ OLUYOR Anne ve eşler arasındaki benzerlik dış görünüşle kısıtlı kalmıyor. Fiziksel, davranışsal ve duygusal benzerlikler de erkeklerin eş seçiminde büyük önem taşıyor. Araştırma sonucu, erkeklerin annelerine benzeyen kadınlara kendilerini yakın hissetmelerini, bebeklik döneminde anne ile kurdukları bağdan ötürü kaynaklandığını ortaya koydu. Hatta bu olgu birçok eleştiriye maruz kalsa da Freud’un “Oedipus” kompleksinden öğeler barındırıyor. Buna göre erkek bebek, belli zamana kadar babasını kendine rakip görüyor ve anne ile güçlü bir bağ kuruyor. Sağlıklı gelişim sürecindeki erkek çocuklar ilerleyen dönemlerde babalarını rol model olarak alıyor. Alman psikolog ve çift danışmanı Carina Holthoff, araştırmanın sonucunun şaşırtıcı olmadığını belirterek, “Özellikle anne-oğul arasında çok özel bir bağ oluyor. Hatta deyim yerindeyse erkekler annelerini ‘kutsallaştırıyor’ ve annelerindeki birtakım spesifik özellikleri eşlerinde de arıyor. Fiziksel benzerliklerden ziyade davranışsal ve duygusal açıdan annelerine benzeyen eş seçimleri de dikkat çekiyor. Kadınlar ise tam aksine özellikle dış görünümünü babalarına benzettikleri erkekleri daha çok tercih ediyor. Örneğin uzun boylu ve sakallı babası olan bir kadın, yine aynı özelliklerde bir erkeği daha çekici bulabiliyor.” BENZERLİKLER SAĞLIKLI EVLİLİK İÇİN AVANTAJLI OLABİLİR Araştırmanın sonucunu değerlendiren Holthoff, eş seçimini yaparken ebeveynlerine benzer kişiyi tercih etmenin bir sorun teşkil etmediğinin altını çizdi. Bilakis bu durumun mutlu bir evlilik hayatı için avantaja çevrilebileceğini kaydeden Holthoff, “Asıl sorun eşlerin partnerlerini ebeveynleriyle kıyasladıklarında çıkıyor. ‘Annem/ babam gibi olmazsın’, tarzında söylemler eşler arasında büyük sıkıntılar doğurabilir.” dedi. Öte yandan araştırmanın ortaya koyduğu sonuca göre, hoşgörü, saygı ve başkalarının fikirlerine değer verme, erkeklerin eş seçiminde önem verdikleri değerler olarak öne çıktı. Bunu tek eşlilik ve empati duygusu takip etti. BABA KIZ BAĞI Erkek çocuğunun ileride ilişki kurabilen, sadık ve empati sahibi bir eş olabilmesi için annesi ile güvenli bağlanma ve ileriki yıllardaki iletişiminin sağlıklı olması büyük önem taşıyor. Zira zayıf bir bağın ve değişken bir ilişkinin olduğu anne-oğul ilişkisi söz konusuysa, erkekler çoğunlukla annelerinin tam tersi bir kadını tercih edebiliyorlar. Babalar ise kızları üzerinde aynı tip etkiye sahip değil. Bebeklik döneminde iyi bir anne-oğul ilişkisi kurabilen kişilerde, erkek annesinden aldığı ve kendine iyi gelen değerleri/özellikleri barındıran bir eş seçiyor. Aksi takdirde eksik kalan duyguların arayışında belki kendisi için doğru, belki de yanlış bir seçim de yapabiliyor. EVLİLİK ÇİFTLERİN SORUMLULUĞUNDADIR Buradan yürümeyen bir evlilikte sorunun anne-oğul ilişkisi olabileceği sonucunu çıkarmak da doğru olmaz. Elbette yetişkin bir çift davranışlarından kendileri sorumludur. Ama kız/erkek fark etmezsiniz sağlıklı bir ebeveyn-çocuk ilişkisinin, yetişkin yaşlarda eş seçimi ve ilişki kurabilme konusunda önem arz ettiğini söyleyebiliriz. Bir önceki sözlerimin tam anlaşılması için ilişki, bağ ve evlilik kavramlarına şu açıklamayı getirmek istiyorum: Bir evliliği “yürütüyor olmak” her zaman orada bağ ve ilişkinin olduğu anlamını taşımıyor. Bazı evlilikler yıllarca sürse de orada eşler arası duygu ve iletişim anlamında bir ilişki ve bağın olmadığını görebiliyoruz. Bu sebeple ebeveynler evlatlarının evliliklerinin yürüyüp yürümemesinden mesul olmasalar da ilişki kurabilen bireyler olmasından sorumlular. Sizlere tavsiyem: Kadın/erkek- fark etmezsiniz, eş seçiminden önce veya evlendikten sonra farkında olduğunuz bir bağ kurma ve güven sorunu yaşıyorsanız, zaman kaybetmeden destek alın. Bu yazı ile birlikte erken çocuklukta kurulan bağın ne denli önemli ve temel bir ihtiyaç olduğu da yine ortaya çıkıyor. Erkeklerin üçte ikisi annelerine benzeyen kadınlarla evleniyor.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTIzMw==