Camia 217

28 Ekim 2022 | 2 Rebîü'l-Âhir 1444 — Sayı 217 camia ile habersiz kalmayın! camiahaber www.camiahaber.com | UYKUNUN FAZLASI DA AZI DA ZARAR: İDEALI 8 SAAT S. 26 S. 25 AİHM: “Almanya, Polis Teşkilatındaki Irkçılıkla İlgili Soruşturmadan Kaçıyor” →S. 4 İran’da Neler Oluyor, Protestoların Arka Planı Ne? →S. 15 Kadınlar Mahremleri Olmadan Hac ve Umre Yapabilecek →S. 14 Bosna Hersek’te “Srebrenitsa Anneleri” İçin Bakımevi Açıldı →S. 17 S. 21 Almanya’da Toplu Taşımada “49 Euro’luk Bilet” Geliyor S. 16 Kemal Ergün S. 3 İnsanların İnançlarına Göre Giyinmesi Sorgulanmamalıdır İlhan Bilgü İslamofobi Endüstrisi ve Beyaz Adamın Yükü S. 17 S. 24 M. Hulusi Ünye Münakaşa Konusu Adun ümmet, ümmet işi sende yok İşlerün vardur muhâlif ana çok! →S. 6 Amsterdam Belediyesi Camilere LGBT Bildirisi Dayatmasında Geri Adım Atmak Zorunda Kaldı Yaşamı Anlamlı Kılan Seçimlerimizdir “Kur’an Dokunduğu Her Şeyi Güzelleştirir” →S. 19 Başörtüsü ile ilgili kararlar Avrupa gündeminden düşmüyor. Son olarak Lüksemburg’daki Avrupa Adalet Divanı (AAD) 13 Ekim Perşembe günü aldığı kararla, “Bir şirketin, ayrım gözetmeksizin tüm çalışanlarının görünür şekilde dinî, ideolojik veya manevi işaretler takmasını yasaklaması durumunda, doğrudan bir ayrımcılık söz konusu olmadığına” hükmetti. Karar, hâlihazırda günlük hayatta pek çok alanda ayrımcılığa uğrayan Müslüman kadınların iş hayatında kendilerine yer bulmalarına engel olacak olması nedeniyle eleştiriliyor. Kararla ilgili konuşan İslam Toplumu Millî Görüş Kadınlar Teşkilatı Başkanı A. Handan Yazıcı kararının, Müslüman kadınların iş dünyasında dışlanmasını teşvik edeceğini açıkladı. →S. 5 Avrupa Adalet Divanı, Avrupa Birliği’ne bağlı ülkelerde, işverenlerin çalışanlarına başörtüsü takmayı ve çeşitli dinî sembolleri yasaklayabileceğine hükmetti. Divan böylelikle işyerlerinde başörtüsü yasaklanabileceği yönündeki daha önceleri verilmiş olan mahkeme kararlarını da onaylamış oldu. Avrupa Adalet Divanı’ndan Tepki Çeken Karar: BAŞÖRTÜSÜ ÖZGÜRLÜĞÜNE YARGI ENGELİ

SEMiNER PAKET iÇERiĞi • Umre öncesi hazırlık seminerleri UÇUŞ • Türk Hava Yolları ile uçuş imkanı TRANSFER • 2019-20 model otobüsler ile seyahat SiGORTA • Özel seyahat sağlık sigortası özel sağlık sigortası ve seyahat iptal sigortası yapmalarını tavsiye ederiz. KONAKLAMA • Mekke ve Medine / Comfort Yürüme Mesafesi (4/5 Yıldız) • Mekke ve Medine / Standart Servisli Oteller (3 Yıldız) REHBERLiK • 40 kişilik gruplara özel rehberlik hizmeti YEMEK • Açık büfe kahvaltı ve akşam yemeği HEDiYELiK • Sırt çantası • Seccade • Terlik torbası • Umre rehberi • Kimlik kartı UMRE SEYAHAT ŞARTLARI AŞI (Uçuştan 14 gün önce) • Corona aşısı kaldırılmıştır. Talep edilen aşı: Meningokken. iBADETLER (Tavaf-Say-Vakit Namazlar) • Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’de ibadetlerin edası Etamarna - Tawakkalna uygulamaları üzerinden randevu alınarak yapılmaktadır. Umrecilerimizin bu iki uygulamayı telefonlarına yüklemeleri gerekmektedir. 24 Aralık 2022 - 07 Ocak 2023 Comfort Yürüme Mesafesi 2’li oda 2100 3’lü oda 1970 4’lü oda 1860 Standart Otel Servisli 2’li oda 1930 3’lü oda 1795 4’lü oda 1695 Not: 25 yaş altı ve üniversite öğrencileri için 150 indirim yapılacaktır. 13 Gece-14 Gün PCR TESTi • Uçuştan 72 saat önce PCR testi yapılması (Gidiş - Dönüş) PASAPORT • Pasaportun en az 6 ay geçerli olması, TC Pasaportu ise ayrıca en az 6 ay oturum müsadesi olması

3 28 Ekim 2022 Müslüman kadınlar; inançları gereği taktığı başörtülerinden dolayı eğitimden, iş hayatına, günlük yaşama değin çok geniş bir alanda çeşitli zorluklarla karşılaşıyor, inandıkları gibi yaşayabilmenin mücadelesini veriyor. Bu kapsamda Müslüman kadınlar yıllardır mahkemelerde de hak mücadelesi veriyor. Avrupa’nın birçok ülkesinde bu konuyla ilgili görülen yerel davalar mevcut. Bu davalar Avrupa Adalet Divanı nezdinde Avrupa düzlemine taşındığında konu daha da çetrefilli bir hâl alıyor. Nitekim Avrupa Adalet Divanı, son olarak Belçika’daki bir davadan hareketle Avrupa Birliği’ne bağlı ülkelerde, işverenlerin çalışanlarına başörtüsü takmasını ve çeşitli dinî sembolleri yasaklayabileceğine hükmetti. Avrupa Adalet Divanı, bu yönde yerel mahkemelerin verdiği kararları da onaylamış oldu. Bu kararlarda her ne kadar “dinî semboller kavramı” kullanılmış olsa da kararın bizzat etkilediği kesim başörtülü Müslümanlar. Kimi çevrelerce Müslümanların “topluma entegrasyonu” hâlâ tartışılıyorken, Müslümanlar; entegre olamama, toplumdan kendilerini soyutlama, gettolaşma ithamlarına maruz bırakılıyorken, bu şekilde Müslümanları toplumun dışına iten, Müslüman kadınları iş hayatından mahrum bırakan, tabiri caizse “iş ve inanç arasında tercih”e zorlayan bu ve benzer kararları büyük bir talihsizlik olarak addediyoruz. Yetkililer, işverenler, yöneticiler, insanların kılık kıyafetlerine değil topluma hangi alanlarda katkıda bulunabileceklerini göz önünde bulundurarak adım atmalıdırlar. Hollanda’da Kur’an Yakma Eylemleri Öte yandan Hollanda’da PEGIDA Hareketi, 22-23 Ekim’de iki ayrı şehirde Kur’an yakma eylemleri gerçekleştirmek istedi. İzinli gösterilerde Kur’an yakılmasına müsaade etmeyen duyarlı emniyet yetkililerine de teşekkür ederiz. Köln’de ise 14 Ekim’de belediyenin projesi kapsamında ilk kez açıktan ezan okundu. Her ne kadar ses sınırı oldukça düşük tutulsa da bu projenin ve bu bağlamda hoparlörden ezan okunmasının, Köln’de Müslümanların beklentilerine kulak verildiği, Müslümanların bu toplumun bir parçası olarak kabul edildiğinin bir göstergesi olarak uygulandığına inanıyoruz. Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışması Elhamdülillah, 34. Avrupa Kur’ân-ı Kerîm Tilavet Yarışmamızı da gerçekleştirdik. Yarışmada aynı zamanda hafızlarımız ve genç imamlarımız için de sunumlar icazet törenleri düzenlendi. Her biri birbirinden değerli bu çalışmalarda yer alan başta; hocalarımız, yarışmacılarımız, hafızlarımız, onlara her daim destek olan aileleri olmak üzere herkese şükranlarımı sunuyorum. Allah her birimizi Kur’an’a hadim kullarından eylesin. İnsanların İnançlarına Göre Giyinmesi Sorgulanmamalıdır Kemal Ergün BAŞYAZI GÜNDEM İngiltere Başbakanı Liz Truss, Başbakanlık Ofisi 10 Numara önünde yaptığı açıklamada, büyük bir ekonomik ve uluslararası istikrarsızlık döneminde göreve geldiğini belirterek, aileler ve işletmelerin faturalarını nasıl ödeyecekleri konusunda endişeli olduğunu kaydetti. Bunu değiştirme yetkisiyle görevi devraldığını belirten Truss, şu anki durum göz önüne alındığında, seçildiği bu görevi yerine getiremeyeceğini kabul etti. Truss, istifasını sunmak için İngiltere Kralı 3. Charles’la görüştüğünü aktardı. Liz Truss, parti içerisinde gelecek hafta tamamlanacak bir liderlik seçimi olacağını ve yeni başbakan seçilene kadar görevinde kalacağını aktardı. TRUSS, İSTİFA BASKISI ALTINDAYDI İngiliz hükûmeti, 23 Eylül’de ülkede toplam 45 milyar sterlini bulacak vergi indirimlerinin uygulanmasına hazırlanıldığını açıklamıştı. Bu durum, ülkenin dış borçlanmasının yükseleceği yönündeki beklentileri artırarak, sterlinin sert değer kayıpları yaşamasına neden olmuştu. Ekonomik planlara yönelik sert eleştirilerin ardından hükûmet, yüzde 45’lik en yüksek gelir vergisi oranını kaldırma planından vazgeçmişti. Daha önce pek çok kez bütçe düzenleme planı kapsamındaki vergi indirim planının arkasında duran Truss, 14 Ekim’de kamuoyu baskısına dayanamayarak, Kwasi Kwarteng’i Maliye Bakanlığı görevinden almış, yerine Jeremy Hunt’ı getirmişti. Liz Truss, ciddi piyasa oynaklığına neden olan “hatalar” için özür dilemiş; ancak, Truss’un görevde ne kadar kalacağı konusunda İngiliz kamuoyunda tartışmalar başlamıştı. İngiltere Başbakanı Liz Truss İstifa Etti İngiltere Başbakanı Liz Truss, ülkedeki ekonomik ve siyasal çalkantılara ancak 44 gün dayanabildi ve istifa etti. Merkel, 2022 Nansen Mülteci Ödülünü Aldı Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği, bu yılın Nansen Mülteci Ödülü'nü Almanya eski Başbakanı Angela Merkel'e verdi. Almanya eski Başbakanı Angela Merkel, 2015 ve 2016’daki mülteci krizinde Almanya’nın kapılarını 1,2 milyon Suriyeli mülteciye açtığı için 2022 Nansen Mülteci Ödülü’ne layık görüldü. Merkel ödülünü Cenevre’de aldı. Ödülünü BM Mülteciler Yüksek Komiseri Filippo Grandi’nin elinden alan Merkel, yaptığı konuşmada, Almanya’nın imzalayan ülkeler arasında bulunduğu 1951 Mülteciler Sözleşmesinde insan onurunu korumanın önemine dikkat çekildiğini belirtti. Merkel, mülteci krizinin patlak verdiği yıllarda bazı siyasetçiler gibi Almanya’nın sadece Almanlara ait olması gerektiğini düşünmediğini dile getirerek, “Önemli olan ileride özgüven sahibi, özgür ve her insana açık bir ülke inşa edebilmektir. Elimizden gelenin en iyisini yaparsak bunu başarabiliriz.” dedi. Kendisine bahşedilen onurun aynı zamanda Alman halkının onuru olduğunu vurgulayan Merkel, ülkeye gelen mültecilere yardım sağlayan tüm görevliler ve sivil toplum kuruluşlarına teşekkür etti. TÜRKİYE, ALMANYA’DAN DAHA BÜYÜK YÜK ÜSTLENDİ Merkel, Türkiye’nin bu süreçte Almanya’dan daha büyük yük üstlendiğinin altını çizerek, “Çok sayıda mülteci, anavatanlarından çok uzağa gitmek istemedi. Bu yüzden Türkiye, Orta Doğu’dan 3,8 milyon mülteciyi ağırladı.” şeklinde konuştu.Mülteci haklarına saygı duyulması ve mültecilerin geri döndürülmemesi gerektiğini belirten Merkel, “Mültecilerin ülkelerine güvenli bir şekilde geri dönebilmeleri için sürdürülebilir çözümler bulunmalıdır.” ifadelerini kullandı. BÖLGESEL MÜLTECİ ÖDÜLLERİ Nansen Bölgesel Mülteci Ödülleri de sahiplerini buldu. Afrika Ödülü Moritanya’da 100’ün üzerinde orman yangınını söndüren mülteci Mbera Fire Brigade’e, Amerika kıtası ödülü Kosta Rika’da 50 yıldan fazla mültecilere hizmet veren Vincenta Gonzalez’e, Asya Pasifik Ödülü Myanmar’da çok sayıda yerinden edilen sivile yardımda bulunan Meikswe Myanmar kuruluşuna, Orta Doğu ve Kuzey Afrika Ödülü ise Irak’ta DEAŞ’ın baskılarından kaçan kadınlara tıbbi yardım sağlayan Dr. Nagham Hasan’a takdim edildi.

4 28 Ekim 2022 Herausgeber | Yayıncı IGMG - Islamische Gemeinschaft Millî Görüş e. V. İslam Toplumu Millî Görüş (Amtsgericht Köln, VR 17018) Generalsekretariat | Genel Sekreterlik Ali Mete (V. i. S. d. P.) Colonia-Allee 3 • D-51067 Köln T +49 221 942240-243 • F 49 221 942240-201 www.igmg.org • redaksiyon@camiahaber.com Postanschrift | Adres camia • Colonia-Allee 3 • D-51067 Köln T +49 221 942240-243 Chefredakteurin | Genel Yayın Yönetmeni İlknur Küçük Nachrichtenkoordinator | Haber Koordinatörü Ferhan Köseoğlu Redaktion | Redaksiyon İlhan Bilgü, Burak Budak, Fatma Yılkın redaksiyon@camiahaber.com T +49 221942 240-229 Werbung | Reklam camia@igmg.org T +49 221 942240-230 Distribution | Dağıtım redaksiyon@camiahaber.com T +49 221 942240-230 Design • Satz • Druck | Tasarım • Dizgi • Baskı PLURAL Publications GmbH Colonia-Allee 3 • D-51067 Köln T +49 221 942240-260 Erscheint alle zwei Wochen Freitags. İki haftada bir cuma günleri yayınlanır. Im Auftrag der IGMG durch PLURAL Publications GmbH erstellt. IGMG adına, PLURAL Publications GmbH tarafından hazırlanmıştır. Impressum | Künye GÜNDEM Katalonya’nın Reus kentindeki, Müslüman Toplumunu Savunma Derneği’nin Başkanı Mohamed Said Badaoui’nin “radikalleşen ifadeler kullanmaya başlaması” gerekçesiyle 19 Ekim’de gözaltına alınarak “ulusal güvenlik tehdidi oluşturduğu” iddiasıyla ülkesi Fas’a gönderilmesinin talep edilmesi tepki çekti. Katalonya Özerk Yönetimi Parlamentosu’nda iktidardaki Katalonya Cumhuriyetçi Solu (ERC) ile Katalonya için Birlik (JxCAT), En Comu Podem ve Halk Birliği Adaylığı (CUP) partilerinin sözcülerinin desteğiyle alınan karar metninde, Badaoui’nin gözaltına alınıp Barselona’daki karakola getirilmesinin hiçbir delile dayanmadığı belirtildi. Ayrıca Katalonya hükûmet başkanlığının, “Badaoui’nin temel haklarına saygı gösterilmesini sağlamak için emrindeki tüm idari, yasal ve diplomatik araçları harekete geçireceği” bildirildi. Yaklaşık 30 yıldır Katalonya’da yaşayan ve burada dünyaya gelmiş 3 çocuğu bulunan Badaoui’ye yapılanın “İspanyol devletinin baskıcı politikasının ve İslamofobinin bir sonucu” olduğu vurgulanan kararda, hâkimin karar vereceği sınır dışı edilme prosedürünün “yasa dışı bir biçimde işletildiği” öne sürüldü. Badaoui, ağustos ayında düzenlediği bir basın toplantısında, İspanyol vatandaşlığına başvurmasından sonra “siyasi aktivitelerde bulunmak, sosyal medyada aktif olmak ve radikalleşmekle” suçlandığını ancak bunların hiçbir kanıtının bulunmadığını söylemişti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Almanya’nın, Alman polis teşkilatı içindeki ırkçılıkla ilgili soruşturmadan kaçtığına hükmetti. Karar, ırkçılık kurbanı olan Hindistan kökenli bir Almanya vatandaşının AİHM’ye başvurması ve dört yıl süren hukuk mücadelesinin ardından geldi. AİHM, Alman makamlarının polisin “ırksal profilleme” uygulamasına bağımsız ve etkili soruşturmayı reddetmesinin AİHM sözleşmesinin ihlali olduğuna işaret ettiği kararında, “Devlet makamları, kimlik kontrolünde ayrımcı bir tutumun rol oynayıp oynamadığını bağımsız bir organ aracılığıyla tespit etmek için tüm makul önlemleri alma görevlerini yerine getirmemiş, bu nedenle bu konuda etkin bir soruşturma yürütmemiştir.” ifadelerine yer verildi. Mahkeme, polisin kendi soruşturmasının etkili olarak değerlendirilemeyeceğini ve devletlerin “ırksal profilleme”yle ilgili şikâyetleri soruşturmak için bağımsız mekanizmalar sağlamaları gerektiğini vurguladı. Hindistan kökenli Biplab Basu ve kızı, Alman polisinin trende denetleme yaptığı sırada “ayrımcılık yapmama haklarını” ihlal ettiğini ileri sürmüştü. Alman makamları ise Basu ve kızına yönelik “ırksal profilleme” ve hak ihlaline dair bağımsız soruşturmayı yapmayı reddetmişti. Katalonya Parlamentosu’ndan İspanya’ya İslamofobi Suçlaması AİHM: “Almanya, Polis Teşkilatındaki Irkçılıkla İlgili Soruşturmadan Kaçıyor” İspanya’nın doğusundaki Katalonya Özerk Yönetim Parlamentosu, İspanya’yı İslamofobi ile suçlayan bir karar aldı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Almanya’nın, polisin ırkçı uygulamasına yönelik bağımsız ve etkili soruşturmayı reddederek AİHM sözleşmesini ihlal ettiğine karar verdi.

5 28 Ekim 2022 GÜNDEM AAD’den Tartışmalı Karar: Şirketler Çalışanlara Başörtüsünü Yasaklayabilir! “Avrupa Adalet Divanı’nın Başörtüsü Kararı Müslüman Kadınların Dışlanmasını Teşvik Ediyor” Avrupa Adalet Divanı (AAD), Avrupa Birliği’ne bağlı ülkelerde, işverenlerin çalışanlarına başörtüsü takmayı yasaklayabileceğine hükmetti. IGMG Kadınlar Teşkilatı Başkanı Yazıcı, Avrupa Adalet Divanı’nın başörtüsü kararının, Müslüman kadınların iş dünyasında dışlanmasını teşvik edeceğini açıkladı. Avrupa Adalet Divanı, Avrupa Birliği’ne bağlı ülkelerde, işverenlerin çalışanlarına başörtüsü takmayı ve çeşitli dinî sembolleri yasaklayabileceğine hükmetti. Lüksemburg’da AAD tarafından 13 Ekim Perşembe günü açıklanan kararda, böyle bir tarafsızlık kuralının genel ve ayrım gözetmeksizin tüm çalışanlara uygulanması hâlinde bunun doğrudan ayrımcılık olmadığına karar verdi. “UYGUN, GEREKLİ VE HUKUKİ ANLAMDA HAKLI OLMALI” Adalet Divanı, “Bir şirketin, ayrım gözetmeksizin tüm çalışanlarının görünür şekilde dinî, ideolojik veya manevi işaretler takmasını yasaklaması durumunda, doğrudan bir ayrımcılık söz konusu olmadığını” açıkladı. Mahkemeye göre, tarafsızlık politikasının çalışma mevzuatında yer alması durumunda bir işveren, çalışanlarına başörtüsü takmayı yasaklayabilir. Mahkeme, dinî veya ideolojik inançların ifade edilmesi yasağının, evrensel olarak ve ayrım gözetmeksizin tum çalışanlar için geçerli olduğunu ve bunun ayrımcılık içermediğini vurguladı. Öte yandan Avrupa Adalet Divanı, işverenleri söz konusu kuralı kötüye kullanmamaları için uyarırken böyle bir tarafsızlık kuralının uygun ve gerekli olmadığı durumlarda, meşru bir amaç gütmüyorsa kesin olarak dolaylı ayrımcılık teşvik edebileceğini belirtti. Adalet Divanına göre işverenler, bu kuralın gerçek bir ihtiyaçtan ötürü olduğunu kanıtlamak zorunda. Örneğin şirketler, dinî sembollerin açıkça görünür olmasının şirket açısından ne gibi bir dezavantaja yol açabileceğini kanıtlamakla yükümlü. Soyut bir “tarafsızlık ilkesi”ni çalışanların üzerinde uygulama isteği bu anlamda bir firmanın başörtüsü yasağı uygulaması için yeterli değil. KARARIN PERDE ARKASI Avrupa Adalet Divanı, 2018 yılından bu yana Belçika’da devam eden bir anlaşmazlık nedeniyle aldı. Buna göre L. F adlı Müslüman kadın, sosyal konutları yöneten bir şirkete staj başvurusunda bulundu. Şirket kadına sadece başörtüsü çıkarması durumunda işe alınabileceği söylendi. Müslüman kadın bu isteğe olumsuz cevap verince başvurusu reddedildi. L.F, birkaç hafta sonra, farklı türden bir başörtüsü takmayı önerdi ancak şirket, “ofislerde kep, şapka veya başörtüsü takmaya izin verilmediğini” belirterek, bu öneriyi de geri çevirdi. Bunun ardından Müslüman kadın şirketin Genel Ayrımcılıkla Mücadele Yasası’nı ihlal ettiğini, “Dini inançlara dayalı doğrudan veya dolaylı ayrımcılık sonucu staja kabul edilmediğini” dolayısıyla ayrımcılığa uğradığı gerekçesiyle olayı iş mahkemesine taşıdı. Kararın iptalini istedi. Belçika’dakimahkeme de, Avrupa Adalet Divanı’na başvurarak, "Dini çağrışım içeren işaret ya da giysi yasağının din temelinde doğrudan ayrımcılık içerip içermediğini" sormuştu. MAHKEME ÖNCEKİ KARARLARI ONAYLAMIŞ OLDU Avrupa Adalet Divanı, Temmuz 2021’de de Avrupa Birliğinde (AB) şirketlerin belirli koşullar altında çalışanlarının başörtüsü takmasını yasaklayabileceğine hükmetmişti. AB’nin en yüksek mahkemesi Adalet Divanı (AAD), Almanya’da başörtü takmaya başladıktan sonra işlerinden uzaklaştırılan Müslüman kadınların getirdiği iki davayla ilgili kararında, “İş yerinde siyasi, felsefi veya dinî inançlara ait görünür herhangi bir sembolün takılmasının yasaklanması, işverenin müşterilere karşı tarafsız bir imaj sunma veya sosyal anlaşmazlıkları önleme ihtiyacıyla haklı görülebilir.” denilmişti. Söz konusu gerekçenin işveren açısından gerçek bir ihtiyaca karşılık gelmesi gerektiğinin de ifade edildiği açıklamada, ulusal mahkemelerin üye ülkelerin özel koşullarını dikkate alabileceği belirtilmişti. Öte yandan Federal Çalışma Mahkemesi, 2019 yılında Nürnberg bölgesinde bir Müslüman kadının Müller eczane zincirinde başörtüsü yasağına karşı açtığı davada Avrupa Adalet Divanından açıklama istemişti. Çalışan, dinî özgürlüğünün kısıtlandığını belirtirken, eczane zinciri “girişimcilik özgürlüğü”ne atıfta bulunmuştu. “BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI DOĞRUDAN AYRIMCILIK TEŞKİL ETMİYOR” Avrupa Adalet Divanı Şubat 2021’de, Almanya’da görülen iki başörtüsü davası hakkında bilirkişi raporu yayınlamıştı. AAD hukuk sözcülerinden Athanasios Rantos’un hazırlamış olduğu raporda, işyerinde başörtüsünün yasaklanabilmesi için “işveren veya etkilenen üçüncü tarafların, başörtüsü sebebiyle ekonomik dezavantaj riski bulunduğunu kesin ve yeterli kanıtlarla ispat etmesi” gerektiği ifade edilmişti. 2017’de Avrupa Adalet Divanı, benzer bir davada dikkat çeken bir kararla gündeme gelmişti. Söz konusu dönemde, Avrupa Birliğinin üst düzey yargıçları, ideolojik sembollerin genel olarak yasaklanması ile ilgili nesnel nedenlerin olması durumunda, işverenlerin işlerinde başörtüsünü yasaklayabileceklerini savunmuştu. Bu şartlar altında başörtüsü yasağının doğrudan ayrımcılık teşkil etmediği, ancak “dolaylı ayrımcılık”, yani belirli bir din veya inanca sahip kişileri özellikle dezavantajlı duruma getiren bir düzenleme olabileceği belirtilmişti. Bununla birlikte, söz konusu yasağın müşterilere karşı siyasi, felsefi veya dinî tarafsızlığı korumak için uygun olabileceği iddia edilmişti. İslamToplumuMillî Görüş (IGMG) Kadınlar Teşkilatı Başkanı Aynur Handan Yazıcı Avrupa Adalet Divanı’nın başörtüsü kararını eleştirdi. Yazıcı kararı eleştirirken “Avrupa Adalet Divanı’nın kararı Müslüman kadınların kendi iradeleriyle meslek hayatlarını şekillendirebilme çabalarında daha fazla dışlanmalarını teşvik etmektedir.” değerlendirmesini yaptı. “Müslüman kadınların bu kararla bir kez daha inançları ve işleri arasında bir seçim yapmaya zorlandıklarına dikkati çeken IGMG Kadınlar Teşkilatı Başkanı Yazıcı, kararın, zaten her türlü ayrımcılığa maruz kalan Müslüman kadınlara yönelik bir başka ayrımcılık anlamına geldiğini, böylece Müslüman kadınları bir parça daha dışlamaya teşvik ettiğini söyledi. Yargıçların karar gerekçelerinin tatmin edici olmadığını, aynı gerekçelerle kararın müşteki lehine de sonuçlandırılabileğini de ifade eden Yazıcı, bu karar sonrasında, kendi seçtikleri meslekleri icra ederek kendi ayakları üzerinde durmak isteyen Müslüman kadınların endişe içinde olacağını bildirdi. Yazıcı daha sonra şu açıklamayı yaptı: “Avrupa Adalet Divanı başörtüsüne karşı verilen peşin hükümleri sonlandırma fırsatını bir kez daha kaçırmıştır. Bu tür kararlardan münferit olarak etkilenenlerin dramları bir yana, bunların geniş kapsamlı toplumsal neticeleri çok daha önemlidir. Çünkü kararlarla kamuoyuna başörtülü Müslüman kadınların çalışmaya hakları olmadığı mesajı verilmektedir.” Aynur Handan Yazıcı

6 28 Ekim 2022 GÜNDEM Hollanda’da PEGIDA’nın Kur’ân-ı Kerîm Yakma Eylemleri Başlamadan Bitti Hollanda’nın Rotterdam kentinde, İslam ve göçmen karşıtı Batı’nın İslamlaşmasına Karşı Vatansever Avrupalıların (PEGIDA) 22 Ekim’de planladığı Kur’ân-ı Kerîm yakma eylemi Hollandalı örgüt lideri Edwin Wagensveld’in gözaltına alınmasıyla başlamadan bitti. Örgütün 23 Ekim’de Lahey’de yapmayı planladıkları Kur’ân-ı Kerîm yakma eylemleri de iptal edildi. Rotterdam kentindeki merkezi tren istasyonunu önünde 22 Ekim’de yerel saatle 14.00’te yapılması planlanan gösteriye, PEGIDA çok küçük bir grupla katıldı. Polis, Hollandalı PEGIDA üyelerinin nefret söyleminde bulundukları gerekçesiyle polis tarafından uyarıldığını belirtti. Uyarıları dikkate almayan ve nefret söylemini devam ettiren Wagensveld’in gözaltına alındığını ifade eden polis yetkilileri, daha sonra az sayıdaki PEGIDA üyelerinin alandan uzaklaştırıldığını kaydetti. MÜSLÜMANLARDAN KARŞI GÖSTERİ Hollanda’daki çeşitli Müslüman topluluklar, PEGIDA’nın Kur’ân-ı Kerîm yakacağını açıklamasına rağmen gösterisinin yasaklanmaması nedeniyle aynı meydanda karşıt gösteri düzenledi. Yerel saatle 12.00’den itibaren merkezi tren istasyonunun önünde toplanan kalabalık grup, namaz kıldı ve ara ara sloganlar attı. Çok sayıda atlı, zırhlı polisin yer aldığı gösteriye polis köpeklerinin de getirildiği görüldü. Polisin PEGIDA eyleminin sona erdiğini ve herhangi olumsuz bir olayın yaşanmadığına ilişkin anonsunun ardından Müslüman grubun karşı gösterisi sona erdi. Rotterdam Belediye Başkan Yardımcısı Robert Simons, PEGIDA’nın gösteride Kur’ân-ı Kerîm’i yakması durumunda polisin müdahale edeceğini açıklamıştı. Öte yandan 22 Ekim’de PEGİDA Hollanda yaptığı sosyal medya paylaşımında Edwin Wagensveld'in gözaltından serbest bırakıldığını ve yeni gösterilerine hazırlandıklarını açıkladı. LAHEY EYLEMİ İPTAL EDİLDİ PEGIDA hareketi, geçici Hollanda Parlamentosu binasının karşısında 23 Ekim Pazar günü yerel saatle 14.00'te Kur’ân-ı Kerîm’i yakma eylemi planladı. Polis, PEGIDA hareketinin Hollandalı lideri Edwin Wagensveld’i gösteri kurallarına ve uyarılara uymadığı gerekçesiyle Lahey’de gözaltına aldı. Aşırı sağ karşıtı eylemciler de eylem düzenleneceği gerekçesiyle bölgede toplandı. Polisin PEGIDA gösterisinin iptal edildiğini anons etmesinden sonra karşıt gösteri son buldu. Lahey Belediyesinden yapılan yazılı açıklamada, aşırı sağcıların gösterisinin iptal edildiği duyuruldu. Açıklamada, göstericilerin Kur’ân-ı Kerîm’i “kışkırtıcı” bir şekilde kullanmak istediği belirtilerek, “Kargaşayı önlemek için gösterinin ancak Kur’an olmadan yapılabileceğine karar verildi. Göstericiler bunu reddetti, ardından gösteri iptal edildi.” ifadesi kullanıldı. PEGIDA hareketi, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Wagensveld’in yanında bulundurduğu Kur’ân-ı Kerîm’i polise vermediği gerekçisiyle gözaltına alındığını savundu. Aşırı sağcı Wagensveld, 22 Ekim’de Rotterdam’daki eylemde de gözaltına alınmıştı. Rotterdam Belediye Başkan Yardımcısı Robert Simons, PEGIDA’nın gösteride Kur’ân-ı Kerîm’i yakması durumunda polisin müdahale edeceğini açıklamıştı. PEGIDA HAREKETİ PEGIDA, ilk eylemini 20 Ekim 2014’te Almanya’nın Dresden kentinde düzenlemiş, sosyal paylaşım siteleri aracılığıyla 12 kişi tarafından organize edildiği öne sürülen bu eyleme 350 kişi katılmıştı. Pazartesi günleri yapılan gösterilere katılanların sayısı sürekli artarak 2015’in ocak ayı ortasında 25 bine çıkmıştı. Ancak daha sonra bu gösterilere katılım azalmıştı. PEGIDA, Almanya dışında ve ülkenin diğer kentlerinde yabancı düşmanı gruplara ilham kaynağı olmuştu. Hollanda’da PEGIDA hareketi zaman zaman yürüyüşler, cami önlerinde İslam karşıtı gösteriler düzenliyor. PEGİDA, bilhassa ramazan aylarında cami önlerinde mangallı eylemleri ile gündeme gelmişti. Bazı kentlerde belediyeler bu eylemlere izin vermemiş, bazılarında da gelen tepkiler sonucu eylemlerden vazgeçilmişti. Amsterdam Belediyesi Camilere LGBT Bildirisi Dayatmasında Geri Adım Atmak Zorunda Kaldı Amsterdam Belediyesi, LGBT bireylerinin güvenliği ve bu kişilere yönelik saldırıların kınanmasına yönelik hazırlanan bildiriye imza atmaları için şehirdeki cami yöneticileriyle bir toplantı planlamıştı. Ancak camilerin söz konusu bildiriyi imzalamayacaklarını açıklaması üzerine toplantı iptal edildi. Amsterdam Belediye Başkanı Femke Halsema, LGBT bireylerin güvenliği ve bu kişilere yönelik saldırıların kınanmasına yönelik hazırlanan bildiriyle ilgili toplantının, cami yönetimlerinin itirazı sebebiyle iptal edildiğini belirtti. Halsema, LGBT bireylere karşı şiddetin “inanç kaynaklı olmadığını” göstermek adına tüm dinleri temsil eden kuruluşların ortak bir bildiriye varmalarını istediklerini ve bunun ilk adımını camilerle attıklarını kaydetti. Halsema, camilerden gelen tepkileri ve taslak bildiriye karşı çıkılmasını “ön yargıların kırılmasında kaçırılmış bir fırsat” olarak nitelendirdi. CAMİ YÖNETİMLERİNDEN AÇIKLAMALAR İslam Toplumu Millî Görüş Kuzey Hollanda’nın (IGMG) yazılı açıklamasında belediye başkanının tek taraflı açıklamasından derin bir hayal kırıklığı duyulduğu belirtilerek bildiriyi imzalamama ve toplantıya katılmama kararı alındığı belirtildi. Açıklamada, daha önceki toplantılarda Amsterdam’daki tüm gruplara yönelik şiddet ve ayrımcılığın kınanması gerektiğinin anlatıldığı fakat IGMG’nin “bildirinin daha kapsayıcı olması gerekirdi” şeklindeki teklifine rağmen tek taraflı hazırlanan taslak bildirinin sadece bir gruba yönelik şiddeti konu aldığı kaydedildi. IGMG’nin açıklamasında dezavantajlı bir grubu korurken diğer bir dezavantajlı grubun zor durumda bırakıldığına dikkat çekildi. “Dezavantajlı ve azınlık gruplarına yönelik şiddet ve ayrımcılığa her zaman karşıyız.” ifadesine yer verilen açıklamada, bildiriyi imzalamamanın camilere karşı olumsuz bir netice doğurmasından endişe duyulduğuna değinildi. Hollanda Diyanet Vakfı (HDV) yetkilisi, Amsterdam’daki camilerin yöneticilerinin toplantıya katılmama kararı aldığını belirtti. Yetkili, kararın belediye veya bildiriye yönelik değil, konunun ele alınış biçimi sebebiyle alındığını ifade etti. Kuzey Hollanda Fas Camileri Konseyinin (RVM) açıklamasında ise sadece LGBT bireylere yönelik ayrımcı ve şiddet eylemlerinin kınandığı bir bildirinin yeterli olmadığı vurgulanarak “Bildirinin ayrımcılığa uğrayan tüm grupları içermesi gerekirdi.” ifadesine yer verildi. RVM, Amsterdam’daki Müslüman toplumunun artan fiyatlar ve yükselen enerji maliyetleri sebebiyle ciddi bir yoksulluk problemi yaşadığı, konut yetersizliği, İslami usulde definlerde yaşanan zorluklar, Hollanda Ulusal Güvenlik ve Terörle Mücadele Koordinatörlüğü (NCTV) tarafından camilerin gizlice izlenmesi gibi çok çeşitli sıkıntılarla karşı karşıya bulunulduğunu bildirdi. NE OLMUŞTU? Amsterdam Belediyesi şehirdeki camilerden, LGBT bireylerin güvenliği ve bu kişilere yönelik saldırıların kınanması için hazırlanan bir bildiriye imza atmaları istendi. Ancak Müslüman toplum, bildiriye imza atılmasının sadece Müslüman toplum ve camilerden istenmesine tepki gösterdi. Kuzey Hollanda Millî Görüş Başkanı Mustafa Hamurcu Camia Haber’e yaptığı açıklamada “Biz her türlü ayrımcılık ve şiddete karşıyız. Ama, bu bildiri ile suçlunun ve saldırganların Müslümanlar olduğu iması ve algısı dayatılmak isteniyor.” diyerek imza atmadıklarını ve belediyenin davetine icab etmeyeceklerini bildirdi. Hamurcu ayrıca, İslam düşmanlığı dahil her türlü ayrımcılığa karşı ortak bir bildiriye tüm dinlere mensup kuruluşların ortak bir bildiri yayımlamasını da önermişti. “PAZARTESİ 18’DE İMZA ATIN” Belediyeden şehirdeki tüm camilere hitaben gönderilen mektupta, LGBT bireylere destek açıklamalarının yer aldığı bildiriye imza atmaları için cami yöneticileri, 17 Ekim’de saat 18.00’de Belediye Başkanı Femke Halsema’yla yapılacak toplantıya davet edildi. Yahudi ve Hristiyan cemaatler saatlerin uygun olmadığı gerekçesi ile toplantıya katılmayacaklarını bildirirken, Müslümanların bir emir verircesine belediyeye davet edilmesi de büyük tepki toplamıştı.

7 28 Ekim 2022 GÜNDEM “AB, Ege’de Göçmenlerin Ölümüne Rıza Gösterdi” AB Yüksek Temsilcisi Borrell’in “Irkçı” ve “Ayrımcı” Söylemi Tepki Çekti İnsan Hakları Gözlemevi, Ege’de Yunanistan’ın göçmenleri geri itmesi dolayısıyla ölümlere yol açmasına AB’nin rıza gösterdiğini açıkladı. Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in Avrupa’yı bahçe, dünyanın geri kalanını da orman olarak tanımlaması tüm dünyada tepki topladı. İnsan Hakları Gözlemevinin (HRW) Avrupa Medya Direktörü Stroehlein, Yunanistan’ın göçmenleri deniz sınırından geri itmesi ve AB’nin bu duruma sessiz kalmasına ilişkin, “Yunan hükûmeti, yasaları çiğniyor ve AB de buna rıza gösteriyor.” dedi. Andrew Stroehlein, Twitter’daki paylaşımında, Yunan sahil güvenliğinin göçmenleri Türk karasularına yasa dışı olarak geri itmesinin AB makamlarınca örtbas edildiğine dair Yolsuzlukla Mücadele Ofisinin (OLAF) raporuna değinerek, sene başında yayımlanan raporda kayıtlara geçen suçların, bugün hâlâ işlendiği bilgisini paylaştı. Avrupa Sınır ve Sahil Güvenlik Ajansı Frontex’in Yunanistan’ın göçmenlere karşı işlediği suçlara göz yumduğunu belirten Stroehlein, “Yunan hükûmeti, yasaları çiğniyor ve AB de buna rıza gösteriyor. Yunan yetkililer, insanları Türkiye’ye doğru itmeye devam ederken Frontex, tıpkı önceki gibi şimdi de Yunanistan’da faaliyetlerini sürdürüyor.” ifadesini kullandı. Yunan yetkililerin, uluslararası camiadan gelen çok sayıda uyarıya rağmen göçmenleri geri itmeyi sürdürdüğünü vurgulayan Stroehlein, “Temel hakları koruma görevi olan Frontex, bu durum karşısında hiçbir şey yapmıyor. AB yasalarını ihlal ettiği için Yunan hükûmetine karşı hukuki süreç başlatması gereken Avrupa Komisyonu da yüz çeviriyor.” değerlendirmesinde bulundu. “ŞOKE OLDUM, SİZİ DE ŞOK ETMİŞTİR” Bu arada, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’nun içişlerinden sorumlu üyesi Ylva Johansson, AB’nin yolsuzlukla mücadele ofisinin (OLAF) Ege Denizinde Yunanistan’ın geri itmelerini örtbas ettiği belirtilen AB sınır koruma ajansı Frontex ile ilgili raporunu okuyunca “şoke olduğunu” söyledi. Johansson, “OLAF raporunu okuduğunda birçoğunuzun şoke olduğunuzu biliyorum. Rapor tıpkı sizin gibi beni de şoke etti.” dedi. Frontex’in AB’nin dış sınırlarını korurken temel insan haklarını korumak gibi önemli bir sorumluluğu bulunduğunu belirten Johansson, önceki yönetimin görevi kötüye kullanmasının çok ciddi bir mesele olduğunu vurguladı. Johansson, “Bu durum kurumun görevini yerine getirme ihtimaline zarar vermiştir.” diye konuştu. FRONTEX’İN KARIŞTIĞI GERİ İTME SKANDALLARI Yunanistan sahil güvenliği ve Frontex’in dahil olduğu geri itme olaylarına ilişkin haberler, 2020’den itibaren uluslararası basında yer aldı. Bu haberlere göre, Yunan sahil güvenlik botları, Türkiye’den Yunanistan’a geçmek isteyen göçmenlerin botlarını engelliyor, zarar veriyor hatta batırırken Frontex de bunlara göz yumuyordu. Bunlar üzerine Brüksel’de eleştirilere, izahat talebi ve soruşturmalara hedef olan Frontex ve yönetiminin, temel hak ihlallerini önlemediği sonucuna varılsa da iddiaların arkası kesilmedi. Bu haberler, tanık ifadeleri, video kayıtları, uydu görüntüleri gibi çok sayıda kanıtla desteklendi. Frontex’in veri tabanında yüzlerce düzensiz göçmenin Ege’de geri itilmesine yönelik kayıtların yer aldığı belirtildi. Geri itmelerle ilgili Yunanistan ve Frontex’e tepki gösterenler arasında Türkiye de bulunuyordu. Türk yetkililer, sık sık geri itmelerin insanlık dışı olduğunu vurguladı. Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in dünyayı bahçe ve orman olarak ayıran açıklamaları üzerine Birleşik Arap Emirlikleri, AB Büyükelçisini çağırarak izahat istedi. Birleşik Arap Emirlikleri, Borrell’in dünyayı tanımlamasının “kabul edilemez ve ırkçı ve ayrımcı” olduğunu, konunun yazılı olarak izah edilmesini istedi. “BEYAZ ÜSTÜNLÜK TASLAMASI” Bu arada, Dünya Futbol Kupası’nın oynanacağı Katar’da da Borrel’in açıklaması medya yoluyla eleştirildi. Doha News AB Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in “Avrupa bir bahçedir. Biz bir bahçe kurduk. Her şey işliyor. İnsanlığın inşa edebileceği, siyasi özgürlük, ekonomik refah ve sosyal uyumun en iyi birleşimidir. Dünyanın geri kalanı ise tam olarak bir bahçe değil. Dünyanın geri kalanının çoğu bir ormandır ve orman bahçeyi istila edebilir.” ifadelerini “beyaz üstünlük taslaması” olarak değerlendirdi. Doha News Borrel’in ifadelerini, “Tarihsel olarak, Batılılar diğer ülkelerde marjinal hareketleri ve ırkçılığı teşvik etmek için beyaz üstünlükcülüğü kullandılar. Böylece de yaptıkları askeri operasyonların da o ülkelere ‘medeniyet’ getirmek için haklı gösterdiler.” şeklinde yorumladı. Öte yandan, AB Yüksek Temsilcisi Borrell, “ırkçı” olarak değerlendirilen söyleminde geri adım atmadı. Yüksek Temsilci Borrell, Avrupa’yı bahçeye, dünyanın kalanını ormana benzettiği için “ırkçı” bulunan söyleminde geri adım atmayarak kendisine yöneltilen eleştirilerin, kamuoyunda patlak veren sıradan konulardan biri olduğunu söyledi.

8 28 Ekim 2022 GÜNDEM Belçika’da Sığınmacı Çocuklar Geceyi Sokakta Geçirmeye Terk Edildi Belçika’da refakatsiz sığınmacı çocuk kategorisindeki 21 kişi, barınacak yer gösterilmediği için sokakta yatmak zorunda kaldı. Belçika’da 18 yaşın altında olması nedeniyle “refakatsiz sığınmacı çocuk” kategorisindeki 21 kişi, barınacak yer gösterilmediği için sokakta yatmak zorunda kaldı. Sığınmacıların kabulünden sorumlu federal kuruluş Fedasil’in barınak bulmamasıyla ilgili bir yılı aşkın süredir devam eden kriz, son haftalarda sığınma başvurularının artmasıyla yeniden tırmandı. 18 yaş altı 21 kişiyle ilgili son yaşanan gelişme Belçika medyasında geniş yer buldu. “Caritas International Belgium” isimli sivil toplum kuruluşu (STK), dün Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Saat 19.30. 21 refakatsiz çocuk için barınak bulunmadığını not ediyoruz. Bu gece sokakta uyurlar.” ifadelerini kullandı. Flamanca yayın yapan ulusal kanallardan VRT, “Refugee Work Flanders” isimli STK’nin Direktörü Tine Claus’un “Derin bir krizdeyiz. Acil barınak oluşturmak için acil önlemler gerekiyor.” tespitine yer verdi. Fransızca yayın yapan ulusal kanallardan RTBF haberinde, aynı kuruluşun sorumlularından Thomas Willekens’in 43 çocuğun sığınma başvurusunda bulunduğu ve bunlardan 21’inin Fedasil tarafından kabul edilmediği sözlerini kullandı. İngilizce yayın yapan Brussels Times, Fedasil’in görevini yerine getirmemesi nedeniyle 4 bin 500’den fazla kez suçlu bulunmasına rağmen, binlerce insanın sokağa terk edilmesinin önüne geçemediğini vurguladı. SIĞINMACI KABULÜ KRİZİ Ülkede uzun süredir sığınmacıların kabulüyle ilgili kriz yaşanıyor. Sorumlu federal ajans Fedasil’in, AB’nin başkenti konumundaki Brüksel’deki merkezi Petit Chateau’nun önünde oluşan ve gece gündüz süren uzun kuyruklar, sorunu gözler önüne seriyor. Mülteciler ve Yabancılar için Koordinasyon Girişimlerinin (CIRE) Direktörü Sotieta Ngo, yaptığı açıklamada, “İnsanlar dondurucu soğukta geceyi sokakta geçiriyor. Belçika hukukunda alternatif bir çözüm var. Belediyelerin yerel yardım sistemleri devreye sokulabilir ama siyasi istek yok. Belçika, mülteciler için ‘çekici’ hâle gelmek istemiyor.” ifadelerini kullanmıştı. CIRE’nin de aralarında olduğu Belçika’da önde gelen 10 STK, meseleyi mahkemeye taşımıştı. Brüksel Asli Hukuk Mahkemesi, 19 Ocak’ta, söz konusu STK’lerin başvurusu üzerine Fedasil’in “en az bir kişiye kalacak yer verilmeyen veya sığınma başvurusu alınmayan her iş günü başına” 5 bin avro ceza ödemesine hükmetmişti. UKRAYNALILARA AYRICALIK Öte yandan Belçika, Ukraynalıların kayıtlarını hızla yapmalarına imkân vermiş, ardından bu kişilere oturum ve çalışma izni ile eğitim ve sağlık hizmetlerinden faydalanma hakkı tanımış ayrıca sosyal refah, barınma ve geçim yardımları gibi imkânlar sağlamıştı. Eski Avusturya Başbakanı Kurz’a “Ağır Yolsuzluk” Suçlaması Avusturya’da yolsuzluk soruşturması nedeniyle geçen yıl siyaseti bırakmak zorunda kalan eski Başbakan Sebastian Kurz’a yönelik ağır suçlamalar yöneltildi. Avusturya’nın önde gelen büyük şirketlerini bünyesinde barındıran eski Avusturya Katılım Holding (ÖBAG) Genel Müdürü Thomas Schmid, yolsuzluk soruşturması nedeniyle geçen yıl siyaseti bırakmak zorunda kalan eski Başbakan Sebastian Kurz’a yönelik ağır suçlamalar yöneltti. Kamu kuruluşu ÖBAG’ın eski Genel Müdürü Schmid, aralarında eski Başbakan Kurz ve kendisinin de bulunduğu çok sayıda kişiye yönelik Ekim 2021’de başlatılan yolsuzluk soruşturması kapsamında savcılığa itiraflarda bulundu. Kurz’a yakınlığıyla bilinen Schmid’in özel tanık programı kapsamında savcılığa yaptığı açıklamalar, ülke siyasetini yeniden hareketlendirirken özellikle halihazırda aktif siyasette yer alan bazı isimlere yönelik suçlamaları, iktidarın büyük ortağı merkez sağ Avusturya Halk Partisi’ni (ÖVP) tartışmaların merkezine taşıdı. Schmid, soruşturmanın başladığı Ekim 2021’de Kurz’un, “Söz konusu iddialar hakkında kendisinin bilgisinin olmadığına ilişkin yazılı bir açıklama yapmasını” istediğini, eski Başbakan’ın bütün suçu şahsına atmaya çalıştığı hissine kapıldığı için savcılığa konuşmak istediğini ifade etti. “MALİYE BAKANLIĞI KAYNAKLARI KULLANILDI” Kurz’un kariyeri için Maliye Bakanlığı kaynaklarının kullanıldığı iddiası Kurz’un dışişleri bakanı olduğu dönemde, ÖVP’nin genel başkanı olmak ve 2017’de düzenlenen erken seçimleri kazanmak amacıyla kamuoyunu etkilemek için ülkenin en çok satan ikinci gazetesi ve bir kamuoyu araştırma şirketini ile anlaştığını, söz konusu basın organı ve firmanın Kurz’u olduğundan önde gösteren anket sonuçları paylaştığını, bu olayın maliye bakanlığı bütçesinden finanse edildiğini söyledi. Söz konusu “yolsuzluk mekanizmasını” Kurz’un bilgisi ve talimatı üzerine kendisinin kurduğunu söyleyen Schmid, “Sebatian Kurz ve ÖVP’nin güçlenmesini desteklemek amacıyla maliye bakanlığının kaynaklarını kullandık.” dedi. Uzun yıllar Maliye Bakanlığı’nda çeşitli görevlerde yer alan Schmid, 2017 seçim kampanyasında Kurz’u desteklemek için çok sayıda basın yayın organına reklam verildiğini, bu reklamların yasa dışı yollarla finanse edildiğini aktardı. Schmid, Kurz’un amacına ulaşması için rüşvet, adam kayırma gibi çeşitli yollara başvurduklarını belirterek, “yaptıkları bazı işlerin yanlış olduğunu düşündüğü” için savcılığa açıklama yapma gereksinimi duyduğunu ileri sürdü. MECLİS BAŞKANI’NA YÖNELİK İDDİALAR Halihazırda Avusturya Ulusal Meclis Başkanı Wolfgang Sobotka’nın da 2013-14’te kendisiyle irtibata geçtiğini kaydeden Schmid, Sobotka’nın, ülkede tanınan iki eski siyasetçiye ait özel vakfa yönelik Maliye Bakanlığı’nın sürdürdüğü soruşturmanın durdurulmasını istediğini, bu konuda da kendisinin yardımcı olduğunu iddia etti. Hakkında “yolsuzluk, rüşvet ve güveni kötüye kullanma” gerekçesiyle soruşturma başlatılan Kurz’un avukatı, Schmid’in açıklamalarını reddederken Meclis Başkanı Sobotka da suçlamaların “iftira” olduğunu savundu. Bu arada muhalefet Sobotka’ya istifa çağrısında bulunurken Kurz’un başbakan olduğu dönemde içişleri bakanlığı görevini yürüten daha sonra başbakanlık koltuğuna oturan Karl Nehammer da iddiaların araştırılması gerektiğini söyledi.

9 28 Ekim 2022 GÜNDEM Fransa: “Cezayir’de Bazı Askerlerimiz Terör Yaptı” Fransa Cumhurbaşkanlığı, Cezayir Bağımsızlık Savaşı’na katılan Fransız askerleri anısına yayımladığı yazıda, bu ülkeye giden bazı askerlerin işkence ve terör yaptığını itiraf etti. Fransa’da Bir Öğrencinin Kur’ân-ı Kerîm’i Yırtıldı, Başörtüsü Çöpe Atıldı Macron Ulu Cami’nin Temelinin Atılışının 100. Yıl Dönümü Törenine Katıldı Fransa’da bir lise öğrencisinin Kur’ân-ı Kerîm’i kimliği belirsiz kişilerce yırtıldığı, başörtüsünün de çöpe atıldığı belirtildi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Paris’teki Ulu Cami’nin temelinin atılışının 100. yıl dönümü törenine katıldı. Fransa Cumhurbaşkanlığı, Cezayir Bağımsızlık Savaşı’nın son bulmasının 60. yılı münasebetiyle Cezayir’de savaşan Fransız askerleri anısına yayımlanan açıklamada, 1954-1962 döneminde Cezayir’e 1,5 milyondan fazla Fransız’ın gönderildiği anımsatıldı. “Bu savaşta, hükûmetin her ne pahasına olursa olsun kazanmakla görevlendirdiği askerlerden bazıları, kendilerini Cumhuriyetin dışında konumlandırdı. Bu azınlıktaki askerler, Cumhuriyetin değerlerine aykırı olarak korku saldılar, işkence yaptılar.” denilen açıklamada, hatta bazı askerlerin gizli terör operasyonlarına kalkıştığı itirafı yer aldı. Açıklamada, Fransız askerlerinin çoğunun bu tür eylemlere bulaşmadığı, hatta bazılarının bu eylemlerin faillerini şikâyet ettiği savunuldu. Cezayir, Fransa’nın 1830’lara uzanan işgaline karşı 1 Kasım 1954’te bağımsızlık mücadelesine başladı. Yaklaşık 8 yıl süren bu mücadelede, 1,5 milyon Cezayirli hayatını kaybetti, milyonlarca insan yerinden oldu. Yaşanan büyük acılar, Fransa’nın Afrika’dan çekilirken bıraktığı “kara leke” olarak tarihe yazıldı. Fransa’da yurtta kalan bir lise öğrencisinin Kur’ân-ı Kerîm’inin kimliği belirsiz kişilerce yırtıldığı, başörtüsünün de çöpe atıldığı kaydedildi. FranceInfo’nun haberine göre, Caen kentindeki Jean Rostand Lisesi’nde okuyan ve ismi belirtilmeyen Müslüman öğrenci, odasına döndüğünde okuduğu Kur’ân-ı Kerîm’in yırtıldığını ve başörtüsünün çöpe atıldığını fark etti. Öğrenci karşılaştığı manzarayı okul yönetimine bildirdi. Olaya ilişkin açıklama yapan Lise Müdürü Sebastien Duval-Rocher, öğrencinin inancına yönelik bu saldırı karşısında şok yaşadığını ancak şahsına yönelik bir saldırı olmadığını aktardı. “Yaşananlar karşısında ben ve meslektaşlarım şoke olduk. Hoşgörülü, farklı inançlara açık ve tüm inançları aramızda kabul eden bir okuluz.” diyen Duval-Rocher, öğrencisine yönelik bu saldırının kabul edilemez olduğunu kaydetti. Müdür Duval-Rocher ayrıca mail yoluyla, öğrenci ve öğretmenlere, saldırının kabul edilemez olduğu ve kınanması gerektiği mesajını gönderdi. LİSEDE ÖĞRENCİLERE HOŞGÖRÜ ANLATILACAK Diğer yandan İslamofobik saldırının hedefindeki öğrenci ve ailesi gerginlik olmaması adına şikâyetçi olmasa da savcılık okul yönetimi üzerinden olaya el koydu. Saldırıyı yapanın kim olduğuna ilişkin ise henüz bir bilgiye ulaşılamazken, okul yönetimi lise bünyesindeki birinin saldırıyı yapmış olduğu kanaati üzerinde duruyor. Yönetim okulda gelecek hafta, öğrencilerle bu olay üzerinden hoşgörü meselesini ele alacaklarını belirtti. Fransız basınındaki haberlere göre, Macron törende yaptığı konuşmada, Ulu Cam’'nin, Fransa’daki 3. Cumhuriyet sırasında Müslümanların Fransa toplumundaki yerinin ve fedakarlığının tanınmasının bir göstergesi olduğunu söyleyerek bu camiyi, “tarihteki bir fırtınadan doğan barış cenneti olarak” nitelendirdi. Fransa’da Müslümanlara karşı bir kin ve güvensizlik durumu oluşturulmasına izin vermeyeceklerini ifade eden Macron, “Bir tarafta Fransızlar, öteki tarafta Müslümanlar diye bir şey yok.” dedi. Ziyaretinde ayrıca “1922-2022, ilk bakışlar, ilk taş” isimli sergiyi gezen Macron, Paris Ulu Cami’nin yöneticisi Chems-Eddine Hafız’a, Fransa'nın en yüksek devlet nişanı kabul edilen "Legion d'Honneur" onur nişanını takdim etti.

10 28 Ekim 2022 GÜNDEM IMF’den Almanya’ya: “Bu Kış Zor Olacak Ancak 2023 Kışı Daha da Kötü Olabilir” Uluslararası Para Fonu (IMF) Birinci Başkan Yardımcısı Gita Gopinath, Almanya’daki enerji krizinin yakın zamanda ortadan kalkmayacağını belirterek, “Bu kış zor olacak ancak 2023 kışı daha da kötü olabilir.” dedi. Danıştay: “İslami Okul Vakfı Yöneticileri İhraç Edilemez” BM’den, İran’a: “Protestoculara Orantısız Şiddeti Durdurun” Hollanda’da Danıştay, Amsterdam Haga Lisesi İslami Okulunun bağlı olduğu vakıf yöneticilerini ihraç etme ve değiştirme talimatının haksız olduğuna hükmetti. Birleşmiş Milletler (BM), İran’a Mahsa Emini’nin ölümünü protesto eden kalabalığa güvenlik güçlerinin orantısız şiddet kullanmayı sonlandırması çağrısında bulundu. Uluslararası Para Fonu (IMF) Almanya'yı uyardı. IMF Birinci Başkan Yardımcısı Gita Gopinath, Avrupa’nın en büyük ekonomisine sahip Almanya’nın bir süre enerji kriziyle mücadele etmek zorunda kalacağını 2023 kışının daha zor geçebileceği uyarısını yaptı. “Bu kış zor olacak ancak 2023 kışı daha da kötü olabilir.” ifadesini kullanan Gopinath, enerji krizinin yakın zamanda ortadan kalkmayacağını, Almanya’nın buna hazırlanması gerektiğini vurguladı. Gopinath, ülkede yenilenebilir enerjinin yaygınlaşmasının önemli ölçüde hızlandırılması gerektiğini aktararak, “Almanya’nın diğer ülkelerden güvenilir olan enerji kaynaklarına ihtiyacı var. Federal hükûmet her ikisi üzerinde de çalışıyor ve bu gerekli.” değerlendirmesinde bulundu. “ENERJİ İHRACATÇISI OLARAK ABD ARTAN FİYATLARDAN YARARLANIYOR” ABD’de çekirdek enflasyonun çok inatçı olduğunu belirten Gopinath, Fed’in para politikasını sıkılaştırması gerektiğini, aksi takdirde güvenilirliğini kaybedebileceğini vurguladı. Gopinath, Fed’in enflasyonla mücadele için faiz oranlarını önemli ölçüde artırırken, Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) faiz artırımı konusunda çok daha temkinli davranmasına ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: “Fed ve ECB’nin farklı yaklaşımlarının nedenleri var. Enerji ihracatçısı olarak ABD artan fiyatlardan yararlanıyor. Avro ülkeleri ise ithalatçı. Bu yüzden artan enerji fiyatları burada ekonomik büyümeyi engelliyor. ECB bunu dikkate alıyor. Avro Bölgesi’ndeki büyüme önemli ölçüde zayıflayacak, önümüzdeki yıl için sadece yüzde 0,5 büyüme bekliyoruz. Bunun enflasyonist baskıları düşürmesi gerekir. Yine de ECB’nin para politikasını yıl sonuna kadar normalleştirmesi ve ardından gelecek yıl sıkılaştırması doğru olur.” IMF, 11 Ekim’de, Almanya’nın 2022 yılı büyüme tahminini yüzde 1,2’den yüzde 1,5’e çıkarırken, ülkenin gelecek yıl ise yüzde 0,3 daralacağı öngörüsünde bulunmuştu. Almanya, Moskova’nın Kuzey Akım 1 doğal gaz boru hattı üzerinden gaz akışını durdurma kararının tetiklediği sarmal bir enerji kriziyle karşı karşıya bulunuyor. Hollanda’da Danıştay, Eğitim Bakanlığının “hukuka aykırı uygulama” ve “yöneticilere vakıftan para aktarma” ile suçladığı başkent Amsterdam’da bulunan Haga Lisesi İslami Okulu’nun bağlı olduğu vakıf yöneticilerini ihraç etme ve değiştirme talimatının haksız olduğuna hükmetti. Yerel medyada çıkan haberde, Hollanda eski Eğitim Bakanı Arie Slob’un, Eğitim Müfettişliğinin hazırladığı rapor üzerine 2019 yılında Haga Lisesi İslami Okulu’nun bağlı olduğu vakfın yöneticilerine verdiği talimatın gerekçelerinin Danıştay tarafından yetersiz bulunduğu belirtildi. Haberde, vakıf yöneticilerini “kötü mali yönetim”, “eğitimin kalitesinin takibinde ihmal”, “yöneticilere vakıftan para aktarma” ve “hukuka aykırı uygulama” ile suçlayan Slob’un iki yıl önce Amsterdam Mahkemesi tarafından sadece ilk iki suçlamasının haksız bulunduğu ifade edildi. Bunun yönetimin ihracı için yeterli olmadığı vurgulanan haberde, Slob’un ihraç talimatını geri çektiği kaydedildi. Haberde, bakanın talimatını geri çekmesine rağmen “hukuka aykırı uygulama” ve “yöneticilere vakıftan para aktarma” suçlarını kabul etmeyen vakıf yönetiminin davayı Danıştay’a taşıdığı, bu suçlamaların ise 19 Ekim’de Danıştay tarafından haksız bulunduğu aktarıldı. HOLLANDA’DA İSLAMİ OKULLAR Hollanda Eğitim, Kültür ve Bilim Bakanlığına bağlı İslami okullar, diğer okullar ile aynı müfredata sahip bulunuyor. Yaklaşık 14 bin civarında öğrencinin eğitim gördüğü ülke genelinde 60 İslami ilk öğretim okulu bulunurken, biri başkent Amsterdam’da diğeri ise Rotterdam'da olan İslami Lise okullarında toplam yaklaşık 1300 öğrenci okuyor. İslami okulları, İslam kimliği ile kültürüne bağlı olan ve uygulamada bu değerlere önem veren eğitim kurumları olarak biliniyor. Öğrencilere emin ve güvenli bir ortam hazırlayan İslami okulların diğer bir özelliği de pedagojide ev, sokak ve okul kültürü olarak bilinen saç ayağını eş zamanlı uygulayan bir eğitim sistemine sahip olması. BM’nin Cenevre Ofisindeki haftalık basın toplantısında konuşan BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Sözcüsü Ravina Shamdasani, ülke genelindeki protestolara dair son gelişmeleri değerlendirdi. Shamdasani, güvenlik güçlerinin protestoculara yönelik gerçek mermi kullanması sonucu 23 çocuğun hayatını kaybettiği bilgisini paylaşarak, bazı okullara baskın düzenlenerek öğrencilerin keyfi olarak gözaltına alındığını söyledi. İnsan hakları sözleşmeleri kapsamında İranlı yetkililerin, ülkedeki çocukların hakkını her şartta korumakla sorumlu olduğunu hatırlatan Shamdasani, barışçıl gösteri ve ifade özgürlüğü hakkına da saygı duyulması gerektiğini belirtti. Shamdasani, son protestolarda aralarında kuruluş temsilcileri, hukukçu, sanatçı ve gazetecilerin bulunduğu en az 90 kişinin gözaltına alındığını kaydetti. Başkent Tahran’da protestocuların tutulduğu Evin Cezaevinde 15 Ekim’de çıkan yangında en az 8 tutuklunun yaşamını yitirdiği ve 61 kişinin yaralandığını aktaran Shamdasani, olay sırasında çok sayıda mahkûmun polis şiddetine maruz kaldığını belirtti. Shamdasani, güvenlik güçlerine “protestoculara yönelik gereksiz ve orantısız şiddetin son bulması” çağrısı yaparak, protestolara müdahale sırasında çocukların ölümünden sorumlu olan kişiler hakkında acil, bağımsız ve tarafsız soruşturma başlatılması gerektiğini kaydetti.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTIzMw==